Annem
ve babam tam atmış sene önce terk etmişler memleketlerini. 1950-1960’lardaki
köyden kente göçün bütün çilesini çekmişler büyük şehirlerde. Tabi bizler de
onların çocukları olarak. Sadece babam mı? Elbette ki hayır. Bu kervana amcalarım,
halalarım da katılmışlar.
Sonra bu ilk cesur insanlar, çoluk çocuğu okutup evlendirip iş güç sahibi yaptıktan ve emekli olduktan sonra köye dönmüşler. Ama köydeki toprakların çoğunu orman basmış. Toprak, kuru tarıma uygun.
Kardeş sayısı çok olunca tarlalar, beşe altıya ve hatta yediye bölünmüş. Tabi
babamların da beşten aşağı çocukları olmayınca topraklar iyice küçülmüş. Üstelik tapuda hala bizim dedelerimizin babaannelerimizin adları
yazılı. Dolayısı her tapunun arkasında
onlarca hak sahibi gözüküyor. Kaldı ki bu sayı yıllar içinde iyice artacak yüzlerceye ulaşacak. Bizim çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakacağımız topraklara da zaten tarla da denemez. Bu durum köydeki herkesin sorunuydu aslında
Önümüzdekiler bir bir göçüp gitmeye başlayınca bir çare bulmak
gerektiğini düşündüm. Akrabalarıma sundum düşüncemi. Ama
nafile kimseyi ikna edemedim. İnsanlar gönülsüz olunca elden bir şey gelmiyor. halim kendi
düşende ağlamaz misali. Sadece üzgünüm...
Düşüncem iyi düşünceydi. Anlatayım da aklınıza yatarsa siz uygulayın önerimi. Önerim şuydu...
Köyde bir vakıf kuracağız. Bunun için zaten bölük pörçük olmuş tarlalarımızı vakfa bağışlayacağız. Bağışta bulunanların nesli vakfın doğal üyesi olacak.
Peki bu vakıf ne işe yarayacak?
Vakfın
kısa ve orta ve uzun vadeli planları hazırlatılacak. Planları ise köyden
yetişmiş insanlar bilimsel veriler ışığında hazırlanacak.
Köyümüzde hayvancılığa yetecek kadar su ve arazi fazla fazla var. Ayrıca dağın güney yamaçları devletten kiralana bilirse il tarım
müdürlüğünün önerisi ve gözetiminde tüm
araziye badem ceviz vs vs gibi ağaçlar dikilecek.
Bütün topraklar birleştirilecek, tek elden işlenecek. İlk yıl büyük ve küçük baş hayvancılığı için yem silajları hazırlanacak. Ekonomik güç oranında yıl sonuna doğru besi ve süt için ilk hayvanlar alınacak. Ayrıca uygun mevsimde ağaç dikimi için arazide dikim yerleri hazırlanacak.
Bu
işlerde, köyde yaşayan,köye gelecek olan ve gücü yeten kişiler istihdam edilecek.
Köyümüzün arazisi içinden Amasya – Erzincan kara yolu geçmektedir. Bu bu uluslararası yolun müsait bir
yerine mütevazi bir dinlenme tesisi yapılacak. Burada ızgara ağırlıklı bir lokanta ve köy
ürünleri satışı için yer hazırlanacak.
İşler arttıkça olanaklar dahilinde
yaşlılarımız için köyümüze yaşam evleri, gidip gelenlerimiz için misafirhaneler
yapılacak. Vakıfsa katkı sağlamak koşulu ile üniversitelerin uygun bölümlerinde öğrencilere burs verilecek.
Köyümüz
rakımı yüksektir. Ardımız Fatsa’dır. Dağ sporlarına, dağ turizmine, yaylalarımız
arıcılığa, Kelkit ırmağı kenarındaki arazilerimiz seracılığa ve balıkçılığa
müsaittir.
Arazimizde
altın çilek ve hatta safran bile yetiştirilebilir.
Artan
ürünlerimiz yine Ankara ve İstanbul gibi merkezlerde açılacak ticari işletmelerde
yine bizim köyün çocukları istihdam edilerek çalıştırılabilir.
Peki bunun ilk finansmanı nasıl temin edilecekti. İlk başta, parası olan parasıyla, emeği olan emeği ile katkı sağlanacaktı.
Sonuç olarak;
Bu
planı hayata geçiremedim. Umarım bir veya iki nesil sonra birileri çıkar
da bu düşüncemi hayata geçirir.
Peki
benim ne çıkarım mı var?
Sadece
mutluluk. Gurur duyacağımız bir işi başarmanın zevki. Hepsi bu.
Ömer
Yıldız
Okunma Sayısı:1680
Eklenme Tarihi:30-03-2019 12:05
HENÜZ YAPILMIŞ YORUM YOK